Nerede Deneyim Kazanacağız? Bir Sektörün Sessiz Çığlığı
Her gün birçok mesaj alıyorum:
“Biz nerede deneyim kazanacağız?”
Bu soru artık sadece gençlerin değil, tüm sektörün zihninde yankılanıyor.
Dost meclislerinde konuyu açtığımda ise hep aynı yakınmalarla karşılaşıyorum.
“Recep, çalışacak genç bulamıyoruz. Herkes masa başı iş istiyor, kahvesi önüne gelsin istiyor.”
Haklılar mı? Evet, belki.
Ama gelin bu konuyu bir kez daha, gerçekten masaya yatıralım.
İşveren Gözüyle: “Kapımı Ne Kadar Açabilirim?”
Kendimi bir işletme sahibi olarak hayal ediyorum.
Yarı zamanlı çalışacak bir gence kapımı açsam… Canı isterse gelecek, istemezse gelmeyecek. Böyle birine ne kadar güvenebilirim?
Peki, hadi güvenimi verdim. Ne kadar maaş ödemeliyim?
Asgari ücret versem, zaten tam zamanlı, işi gerçekten sahiplenen başka birini çalıştırabilirim. Neden tüm enerjimi bu genç kardeşimize harcayayım?
Üstelik çoğu zaman bu deneyim, işletme için faydadan çok zarar getiriyor. Boşa geçen bir yatırım gibi görünüyor.
Bu pencereden bakınca % yüz haklıyım, kapımı kapar kulağımı sorunlara tıkarım ve sorunları görmezlikten gelirim.
Gençlerin Gözüyle Değerlendirelim “Ben de İnsanım”
Ama bir de madalyonun öteki yüzü var.
Anadolu’nun bir şehrinden çıkıp gelmişim. Ailem tüm imkanlarını zorlamış, ben de büyük hayallerle üniversiteye adım atmışım. Okul zaten yoğun, eve geldiğimde yemek mi yapayım, temizlik mi? Yoksa ders mi çalışayım?
Bir yandan “iş deneyimi kazanmalısın” deniyor, diğer yandan üç kuruşa profesyonel performans bekleniyor.
E ben de insanım.
Yaz geliyor. Sahilde bir bardak çay içmek, arkadaşlarımla vakit geçirmek istiyorum. Sosyalleşmek, nefes almak benim de hakkım. Üstelik yarın mezun olduktan sonra bu günlerimi çok arayacağımı da iyi biliyorum.
Böyle bakınca bu düşünce de % yüz haklı.
Çatışmanın Değil, Anlayışın Zamanı
Hocanın söylemi aklıma geldi sende haklısın, sende haklısın. Yani İki taraf da haklı.
Ama sistem; gençlerin heyecanı ile iş dünyasının beklentileri arasında bir köprü kuramıyor.
Stajlar formalite, yarı zamanlı işler ise çoğu zaman sömürüye dönüşüyor.
Peki ne yapmalıyız?
İş dünyası olarak esneklik, anlayış ve en önemlisi mentorluk kavramlarını yeniden tanımlamalıyız.
Gençler olarak ise gerçekçi beklentiler geliştirip, çaba göstermenin kıymetini unutmamalıyız.
Her şey para değil…
Ama hiçbir şey de bedelsiz değil.
Ne gençler tembel ne işverenler kötü niyetli.
Ama meseleye sadece kendi penceremizden bakarsak, hep bir eksik kalacağız.
Bir gence kapı açmak; sadece iş değil, umut vermektir.
Bir işletmede yer almak; sadece kazanmak değil, sorumluluk almaktır.
Gelin artık bu meseleyi sadece konuşmayalım.
Birlikte yeniden kuralım.
DİP NOT:
İş Kur başta olmak üzere birçok kuruluş var neredeyse hepsi Mış gibi yapıyor, Devlet, STK, Akademi ve Sektör el ele verip bu sorunu kökten çözmeli. Gençleri Liselerden hatta orta okullardan kazanmalıyız. Aksi durumda Freni boşalmış kamyon misali ülke olarak yokuş aşağı gitmeye devam ederiz…
Sevgiler