Ekonomi Sarsıldı, Doğal Afetler Unutuldu
Gün geçmiyor ki ülkem yeni krizlere uyanmasın. Türkiye, uzun yıllardır hem ekonomik hem de doğal afetler açısından büyük sınavlardan geçiyor. Ekonomideki dalgalanmalar, artan enflasyon, döviz kurları ve geçim sıkıntıları gündemin en sıcak başlıkları arasında. Ancak bu gündem yoğunluğu içinde asıl hayati tehditleri göz ardı etmeye başladık: Doğal afetler, su kıtlığı, çevresel felaketler ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme gerekliliği…
Peki, farkında olmadan unuttuğumuz bu gerçekler neler?
Su Krizi Kapımızda
Türkiye, sanılanın aksine su zengini bir ülke değil. Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı her geçen yıl azalıyor ve yakın gelecekte su fakiri bir ülke konumuna düşmemiz kaçınılmaz görünüyor.
🔹 Yer altı su kaynaklarımız hızla tükeniyor.
🔹 Barajlarımız kuruyor, göllerimiz yok oluyor.
🔹 Tarımda aşırı su tüketimi ve bilinçsiz kullanım gelecekte büyük kıtlıklara yol açacak.
Ekonomik krizle boğuşurken, en büyük krizin susuzluk olduğunu fark etmek zorundayız. Çünkü ekonomi toparlanabilir ama kurumuş nehirleri, yok olmuş gölleri geri getiremeyiz.
Deprem Gerçeği Unutursak, Yine Kaybederiz
Türkiye, bir deprem ülkesi. 1999 Marmara Depremi, 2020 İzmir Depremi ve 2023 Kahramanmaraş Depremleri bize bu gerçeği acı bir şekilde hatırlattı. Ancak her büyük afetten sonra kısa süreli bir farkındalık oluşuyor, sonra hızla unutuyoruz.
🔹 Türkiye’de milyonlarca bina deprem yönetmeliğine uygun değil.
🔹 Kentsel dönüşüm ranta kurban ediliyor, afetlere karşı dayanıklı şehirler inşa etmek yerine kontrolsüz yapılaşma devam ediyor.
🔹 Deprem bilinçlendirme eğitimleri ve hazırlık süreçleri yetersiz.
Deprem, unutursak yeniden gelir ve yine yıkar. Ama biz hâlâ ders almamakta ısrar ediyoruz. Üstelik Marmara depremini sürekli konuşuyoruz, olası bir Marmara Depreminde binlerce vatandaşımızı kaybetmekle kalmaz ekonomi konusunda ülke olarak en az 50 yıl geriye gideriz.
Tarım ve Gıda Krizi Topraklarımızı Kaybediyoruz
Türkiye, tarım potansiyeli yüksek bir ülke olmasına rağmen üretim alanlarını hızla kaybediyor.
🔹 Verimli tarım arazileri betonlaşmaya açılıyor.
🔹 Çiftçiler artan maliyetler yüzünden üretimden vazgeçiyor.
🔹 Gıda fiyatları hızla yükselirken, dışa bağımlılık artıyor.
Ekonomi kötüye giderken gıda krizi de kapımıza dayandı. Tarım ve hayvancılığı desteklemezsek, sadece yüksek fiyatlarla değil, temel gıda maddelerine erişimde bile ciddi sıkıntılarla karşılaşacağız. Üstelik tarım arazilerine yaptığımız depolara koyacak bir şey bulamayacağımız için ekonomide yaşanan kriz hız kesmeden bizi aşağıya çekecektir.
Orman Yangınları ve Çevre Felaketleri Geleceğimizi Yakıyoruz
Son yıllarda Türkiye, büyük orman yangınlarıyla sarsıldı. İklim değişikliği, bilinçsiz insan faaliyetleri ve yetersiz önlemler nedeniyle binlerce hektarlık orman kül oldu.
🔹 Ormanlarımız hızla azalıyor, ama yerine yenilerini dikmek yerine daha fazla alan imara açılıyor.
🔹 İklim değişikliği ile mücadelede aktif bir strateji izlenmiyor.
🔹 Doğal yaşam alanları yok edildikçe, ekosistem dengesizleşiyor.
Bu yangınlar sadece ağaçları değil, geleceğimizi de yakıyor. Ama ekonomi konuşurken, doğanın çığlıklarını duymuyoruz. ( Yaz aylarına hızla yaklaşırken yangınla mücadele konusunda aldığımız tek önlem yangın hortumu üretmek)
Doğal Afetler Sadece Bir Haber Başlığı Değil
Depremler, seller, kuraklık, fırtınalar ve heyelanlar… Her yıl yüzlerce can kaybı, milyarlarca liralık maddi zarar yaşanıyor. Ama biz ne yapıyoruz? Sadece olup bittikten sonra üzülüyor, birkaç gün konuşuyor, sonra unutuyoruz. ( Siz birkaç gün konuşuyor dediğime bakmayın ülkemde gündem çok hızlı değişiyor)
🔹 Türkiye, iklim krizine en açık ülkelerden biri olmasına rağmen hâlâ yeterli önlemleri almıyor.
🔹 Çevresel felaketlere karşı uzun vadeli bir planımız yok.
🔹 Krizleri yönetmek yerine, olduktan sonra müdahale etmeye çalışıyoruz.
Unutursak, Bedelini Ağır Öderiz
Ekonomi sarsıldığında hepimiz etkileniyoruz. Ancak doğal afetler, çevre sorunları ve su krizi, ekonomik dalgalanmalardan çok daha büyük bir tehdit. Çünkü para kazanılabilir, ekonomi düzelebilir ama kaybettiğimiz doğa, yıkılan şehirler ve yok olan kaynaklar geri gelmez.
Bugün ekonomik krizle uğraşıyoruz ama gözümüzü geleceğe çevirmek zorundayız. Eğer şimdiden harekete geçmezsek, yarın çok geç olacak…