Hayatında bu soruyu kendisine sormayan yoktur diye düşünüyorum. İtiraf ediyorum ben kendime yüzlerce defa sordum yine de cevabını bulamadım. Hadi birlikte arayalım cevabı..
Başarı hikayelerini okumayı da, dinlemeyi de oldum olası çok severim. Geçmişe götürürler beni. Neden olmasın, ben de yapabilirim diye cesaret verirler bana. Başarı hikayelerinin neredeyse tamamında ciddi başarısızlıklar gördüm şimdiye kadar. Konfor alanını terk etmeden başarılı olmak hayal olsa gerek. Marka değeri yüksek şirketlere sahip olanlar, müthiş buluşlara imza atan bilim insanları, nasıl oluyor da sonunda başarıya ulaşıyorlar?
İşimiz eğitim olduğu için anlayışınıza sığınarak ilk yazımızın (sohbetimizin) konusu lojistik eğitimleri olsun istedim. Türkiye’de 129 devlet üniversitesi ve 74 vakıf üniversitesi bu alanda eğitim veriyor. 2020-2021 öğretim yılında 15.973’ü 2 yıllık ön lisans, 8.200’ü 4 yıllık yüksek okul ve fakülte olmak üzere toplam 24.173 öğrenci kardeşimiz son dakikada vazgeçmezlerse bu okullara kayıt yaptıracak (kaynak: UND’nin Sesi Dergisi-455.sayı).
Sektörün her platformda ifade ettiği nitelikli iş gücüne, her kademede ve aslında her iş kolunda inanılmaz derecede ihtiyaç duyulduğunun altını çizmek istiyorum. Dişlinin bir parçasıdır aslında istihdam edilen iş gören. Dolayısıyla dişlinin parçası; torna tezgahından çıkan bir metal kadar olmasa da; belli standartlara sahip, konusunda yetkin, işine hakim, neyi nerde bulacağını bilen, belli konularda uzman, sadakatli, iyi ahlak sahibi, büyük resmi görebilme özelliklerine sahip olması istenilir. Özellikleri okuyunca “oooo bunlardan sadece 2-3 tanesi olsun yine razıyız” dediğinizi duyar gibiyim. Oysa o kadar basit ki bu özelliklere sahip olmak..! mesela, iyi ahlaklı olmak neden zor olsun? Sorsak kimse ahlaksız değil! Sadakat sahibi olmak, disiplinli olmak, kurum kültürüne sahip olmak, işine odaklanmak, araştırmacı olmak, gördüğü parçaları (verileri) birleştirerek bilgiye dönüştürmek neden zor olsun ki?
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, yüzlerce lojistik lisesi (117)-üniversitesi ve yüksekokulu, binlerce akademisyen nasıl olur da sektörün (sektörlerin-piyasanın) istediği, beklediği profilde nitelikli iş göreni neden yetiştiremez? Çünkü, biz sonuç odaklı bir milletiz. Süreçler ile çok da fazla kafa yormayız? Oysa, eğitim ailede başlar. Aile de başlaması için anne ve babanın yetkin olması şarttır. Yarım hoca dinden, yarım doktor candan edermiş! Anne ve babanın (ailenin) ne üreteceğini, ürünün çocuk olması nedeniyle bu çocuğu ana rahmine düştüğü andan itibaren dünyaya gözlerini açtığı ilk güne, ilk günden ilkokula, liseden üniversiteye kadar tedarik zincirinin hiçbir aşamasında hata ve eksiklik olmaması lazım ki ürün hatalı piyasaya sürülmesin. Ürünün hatalı olmasından az evvel saydığım taraflar sorumludur. Kimse sorumluluktan kaçamaz. Ulusal otorite de kural koyucu özelliği ile buna izin vermemeli!
Şayet anne baba (aile); çocuk olayını fiziksel bir aktivite görmezse, ilkokuldaki sınıf öğretmeni kendisine emanet edilen çocuğu (yarı mamul) okuma-yazma ile başlayan, yere çöp atmaması gerektiğinden saygılı olması gerektiğine, adil olması gerektiğinden hayatında etkileşim halinde olduğu herkese saygılı olması gerektiğine kadar çocuğun lise eğitimine hazırlama sorumluluk bilinci ve yetkinliğinde ise yüksek öğrenime hazır halde teslim edilir. Yükseköğrenime hazır halde teslim edilen genç, temeli sağlam olduğundan, verileri bilgiye dönüştürebilen, araştırmacı, farklı ve geniş bir bakış açısına sahip, değişim ve gelişime adaptasyonda sorun yaşamayan bir ürün olarak piyasaya arz edilebilir.
Peki bu yazdıklarımızı nasıl başarabiliriz?
Sorunun kök nedenine inmeden, yapısal sorunları çözmeden ve gerçeklerle yüzleşmeden olmaz, olmayacak ta. Çünkü anne baba da, öğretmen de, akademisyen de, rektör de işini çok büyük bir oranda (% 80) MIŞ gibi yapıyor. MIŞ gibi yapmazsak, sadece kürsü de ismi-unvanı olsun diye makamları meşgul etmezsek, sistem ve liyakat üzerine bir düzen kurabilirsek başarabiliriz. Bunun için de bir yerlerden başlamak lazım!
Kısmet olursa bir sonraki sohbetimizin konusu “Patron Kim” olsun mu? Detayları bilahare konuşuruz