Yazımın başlığına ait hikayeyi biliyorsunuz. Hikayenin kahramanını ve gemisinin neden uzun yollar katettiğini de hatırlarsınız; “savaşlar ve acımasızca olaylar sonucunda dünyaya küsen Kaptan Nemo’nun mürettebatıyla birlikte Nautilus adlı denizaltıyla dünyanın bütün denizlerini dolaşması” konu edinmektedir.
Yakın bir gelecekte insanoğlunun yalnızca maddiyata vermiş olduğu önem nedeniyle, maneviyatımızı, manevi gücümüzü kaybedeceğiz ve denizlerimizde yaşamakta olan canlılar da bize küserek onlara ulaşamayacağımız derinliklere gidecekler, belki de yok olacaklar. Çünkü onların yaşam alanlarına saldırıyor ve yok ediyoruz. Bunu ama savaşarak, ama kullanılan yakıt ile, ama deniz altında yapılan araştırmalar ile, ama nükleer denemeler ile… Bir şekilde yapıyoruz.
Bu yazıda; denizlerimizin ne şekilde kirletildiği, ne şekilde farklı suların yine farklı sulara taşındığı ve bu durumun ne gibi değişikliklere neden olduğundan bahsedeceğim. Ve bu konuyu beş (5) başlıkta ele alacağım. Ayrıca iki başlığıda not olarak bu yazının sonunda bırakıyor olacağım.
- Gemilerin balans sularının tahliyesi:
Gemiler yolculuğa çıktığında yani denize açıldıklarında yerel organizmalarda onlara eşlik eder. Bu organizmalar bir nevi otostopçudurlar ve bazıları istem dışıda olsa bu yolculuğa çıkarlar. Aslında bir tür istilacıda diyebiliriz bunlara. Uzun mesafeler katedebilirler. Kendi doğal ortamlarından uzaktaki ekosistemleri istila ederek bozar ve yerel türleri dışarı çıkarabilirler.
- Bu istilacılar teknelerin yanlarında veya diplerinde bağlı olarak gezintiye çıkarlar. Ancak bunların çok daha fazlası gemilerin “balast tanklarında” saklanarak seyahetlerini sürdürürler.
- Bir gemi kargo olmadan limandan ayrılması durumunda dengesini korumaya yardımcı olabilmesi için balast tanklarını suyla doldurur. Yükleme yapacağı limana vardığında, yükü alabilmek için bu suyu dışarı pompalar. İşte bu su içinde yerel, doğal ortamlarından koparılmış canlılar taşındıkları yeni sulara karışırlar. Balast suları deniz türlerinin en büyük taşıyıcılarıdır. Bu yer değişikliği ile taşınmış olan bazı canlılar, yerel ekosistem içinde yaşayan bazı canlıların yok olmasına neden olmaktadır. Örneğin; damarlı rapa salyangozu (Asya’ya özgü) yeni bulduğu yuvalara zarar verir. Bu salyangoz yerel sularından Chesapeake körfezine taşınmış bir canlıdır ve yırtıcı olma özelliği ile körfezde bulunan deniz tarağı balıkçılığı için bir tehdit olmuştur. Aynı şekilde, Kızlıdeniz’i aşarak Türkiye’nin sıcak Akdeniz sularına kadar gelmiş olan Trompet ve Aslan balıkları da bu bölgedeki sualtı canlılarının yumurta ve yavrularını yiyerek ekosisteme zarar vermektedir.
- Bir geminin, bu organizmaların yerel adreslerinden bir başkasına taşınmasına engel olabilmek için; gemi kaptanlarının limana varmadan önce balast tanklarını okyanustan gelen suyla yıkayarak ve yeniden doldurarak kaçak olarak gelen istilacıların taşınmasına engel olunması mümkün olabilir. Bu sebeple Amerika ve diğer bazı ülkelerde, gemilerin balast sularını gemide tutmaları ve/ya kıyıdan uzaktaki derin sularda bu tankları iyice yıkanmaları istenmeye başlandı.
- Ayrıca bazı araştırma merkezlerinin ve bazı bilim adamlarının, balast sularını UV ışınları ve/ya ısı ile filtrelemek ve/ya arıtmak gibi teknikleri incelediği biliniyor.
- Bu istilacıların yayılarak verebilecekleri zarara engel olabilmek adına çevreyi koruma amaçlı bir uluslararası önlem 8 Eylül 2017 de yürürlüğe girdi. Gemilerin Balast Suyu ve Sedimanlarının Kontrolü ve Yönetimine İlişkin Uluslararası Sözleşme (BWM Sözleşmesi), gemilerin bu durumu yönetmeleri zorunluluğunu getiriyor.
- NOT: BWM Sözleşmesi, 2004 yılında, gemi emniyeti ve güvenliği için küresel standartlar geliştirmekten ve deniz çevresinin ve atmosferin gemiciliğin her türlü zararlı etkilerinden korunmasından sorumlu Birleşmiş Milletler uzman kuruluşu olan Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından kabul edilmiştir.
- Son birkaç on yılda genişleyen gemi ticareti ve trafik hacmi, istilacı türlerin serbest bırakılması olasılığını artırdı. Bazen yerel ekosistem, ekonomi ve altyapı için yıkıcı sonuçlar doğuran yüzlerce istila çoktan gerçekleşti.
- Tüm gemilerde balast suyu kayıt defteri ve Uluslararası Balast Suyu Yönetim Sertifikası bulunmalıdır. Bunun için iki farklı standart uygulanması gerekli;
- D-1 standardı: gemilerin balast suyunu kıyı sularından uzakta açık denizlerde değiştirmesini gerektirir. İdeal olarak bu, karadan en az 200 deniz mili ve suda en az 200 metre derinlik anlamına gelir. Bunu yaparak, daha az organizma hayatta kalacak ve bu nedenle gemiler, balast suyunu saldıklarında potansiyel olarak zararlı türler getirme olasılığı daha düşük olacaktır.
- D-2, insan sağlığına zararlı belirli indikatör mikroplar da dahil olmak üzere, tahliye edilmesine izin verilen maksimum canlı organizma miktarını belirten bir performans standardıdır.
- Yeni gemiler D-2 standardını karşılamak, mevcut gemiler ise başlangıçta D-1 standardını karşılamak zorundalar. D-2 standardı için, geminin en az beş yılda bir yapılması gereken Uluslararası Petrol Kirliliği Önleme Sertifikası (IOPC) yenileme sörveyinin tarihine dayalı bir uygulama takvimi kararlaştırılmıştır. Sonunda, tüm gemilerin D-2 standardına uyması gerekecek. Çoğu gemi için bu, özel ekipmanın kurulması anlamına geliyor.
- İstilacı tür örneklerinden;
- Kuzey Amerika petek jölesi, Amerika’nın doğu sahilinden gemilerin balast suyunda seyahat ederek Karadeniz, Azak ve Hazar Denizlerine ulaşmıştır. Bu istilacı tür, Zooplankton stoklarını tüketerek; besin ağı ve ekosistem işlevinin değişmesine neden olmuştur. Tür, 1990’larda ve 2000’lerde Azak Denizi, Karadeniz ve Hazar Denizi balıkçılığının çöküşüne büyük ekonomik ve sosyal etkilerle önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Bugün bu denzilerde ulaşılamayan ve avlanamayan bir çok balık türünün de yok olmasına öncülük etmiştir.
- Zebra midyesi, Karadeniz’den İrlanda ve Baltık Denizi dahil olmak üzere batı ve kuzey Avrupa’ya ve Kuzey Amerika’nın doğu yarısına taşınmıştır. Balast suyunda larval formda seyahat eder, serbest bırakıldığında Kuzey Amerika’da hiçbir doğal yırtıcı olmadan hızlı üreme büyümesine sahiptir. Midye, mevcut tüm sert yüzeyleri kütle numaralarıyla çoğaltır ve bozar. Yerli su yaşamının yerini alan bu tür, habitatı, ekosistemi ve besin ağını değiştirir ve altyapı ve gemilerde ciddi kirlenme sorunlarına neden olur. Bu sorunlar kaynaklı su alma borularının, savakların ve sulama hendeklerinin blokajını açmanın yüksek ekonomik maliyetleri olmuştur.
- Kuzey Pasifik denizyıldızı, kuzey Pasifik’ten güney Avustralya’ya balast suyu içinde taşındı. Hızlıca çoğalır, istila edilmiş ortamlarda hızla “veba” oranlarına ulaşır. Bu istilacı tür, ticari olarak değerli tarak, istiridye ve deniz tarağı türleri de dahil olmak üzere kabuklu deniz ürünleri ile beslendiği için önemli ekonomik kayıplara neden olmuştur.
2. Tersanelerde ki asbest tehlikesine ne demeli peki! Yalnızca Türkiye’de değil yaşanmakta olan, yaşanmaya devam eden bu tehlike, tüm dünyada denizleri, okyanusları ve buralarda yaşamakta olan canlıları tehdit eden bir sorun maalesef. Önce bulunduğu dar alanda yaşanmakta olduğu sanılan bu sorun, tersanelere giren ve çıkan, yakınında bulunan tüm gemiler ile öncelikle, daha sonra ise akıntılar ve gel-gitler sayesinde açık denizlere ulaşan bir problem. Geçiş noktalarında bertaraf edilmesi zor kalıcı hasarlara sebebiyet vermektedir.
Uluslararası SOLAS Sözleşmesi (Uluslararası Denizde Can Güvenliği Sözleşmesi), asbest veya asbest içeren malzemelerin dünya çapında ticari gemilerde kullanımını 1 Ocak 2011’den itibaren yasaklamıştır.
3. Kuru yük gemilerinin ambarlarının yıkanma suyu, yıkanması sırasında ve/ya sonrasında kirli suyun tahliyesi ve bu tahliye öncesinde yine bir filtrelemenin olmaması denizlerimizde ki bu soruna olumsuz bir destek olarak karşımızda. Her türlü kuru yükün ambarlarında taşınması ile boşaltma sonrası yeni yük almadan önce yıkama yapan gemilerin bu yıkama sularının tahliyesi başında filtreleme sistemi bulundurması yine zorunludur, aynı balast sularının tahliyesinde olduğu gibi. Ancak bu sistemin bulundurulması ayrı bir husus, kullanılması veya kullanılmaması ayrı bir sorun teşkil ediyor. Denetlemelerin ve kontrollerin düzenli ve habersizce yapılması gerekmektedir.
4. Gemilerde çalışan personelin yarattığı evsel atıkların açık denizlerde sulara bırakılması ise insanoğlunun düşüncesizliğinin ayrı bir göstergesidir. Bu gemiler birde yüzlerce ve hatta binlerce insanın refahı için kullanılan Cruise yani gezi gemileriyse, atıklar maalesef daha büyük ve daha kirletici oluyor resimde görüldüğü üzere.
Bu resmi mümkün olduğunca küçük ebatta burada paylaşıyorum, çünkü gerçekten hoş olmayan bir görüntü sergiliyor.
5. Taşıyıcı gemilerin hasar alması, yangın geçirmesi vb sebeplerden dolayı taşıdıkların yüklerin denize sızması ile kirlenme de ciddi tehlikler arasında. Taşınan yükün petrol ürünü olması veya geminin kendi yakıtının denizlere sızması nedeniyle kirlenmeye örnek resme bakabilirsiniz. İvedilikle sızıntının bariyerler ile çevrilerek yayılmasının önüne geçilmesi, sızıntının daha deniz yüzeyindeyken temizlenmesi kirlenmenin önüne geçilmesi için ilk ve etkili adım olacaktır.
6. Denize kıyısı olan ülkelerin sahile yakın kurulu nükleer tesisleri, rafinerileri ve/ya fabrikalarının atıkları yine risk teşkil eden diğer bir husus.
7. Yaşam alanlarımızda kullanılan suların kanalizasyona ulaşması, buradan filtrelenmeden akarsular aracılığı ile taşınarak denizlere ulaşan bu atıkların yarattığı kirlenme.
Reference:
- https://www.marineinsight.com/shipping-news/global-treaty-halt-invasive-aquatic-species-enters-force/
- https://www.researchgate.net/figure/Cross-section-of-ships-showing-ballast-tanks-and-ballast-water-cycle-Adapted-from_fig1_330467693
- https://www.marineinsight.com/shipping-news/global-treaty-halt-invasive-aquatic-species-enters-force/
Loji Tv İcra Kurulu Başkanı
LogiRED Strateji ve Operasyonlar Direktörü