2026 Yılı Stratejik Dönüşüm

2026 Küresel ve Bölgesel Lojistik Görünümü: Stratejik Dönüşüm, Jeopolitik Koridorlar ve Türkiye’nin Merkezi Rolü Üzerine Kapsamlı Analiz Raporu

2026 yılı, küresel lojistik ve tedarik zinciri ekosistemi için, pandemiden bu yana tartışılan teorik dönüşümlerin pratik uygulamalara evrildiği, regülasyonların kesinleştiği ve jeopolitik ittifakların ticaret rotaları üzerindeki etkisinin somutlaştığı bir milat olarak öne çıkmaktadır. Dünya ekonomisinin, yüksek enflasyon ve faiz sarmalından çıkarak %3,1 seviyelerinde ılımlı bir büyüme patikasına oturması beklenirken, ticaretin önündeki engellerin tarife dışı bariyerlerden ziyade doğrudan jeopolitik tercihler ve karbon maliyetleri üzerinden şekillendiği görülmektedir.¹ Bu rapor, 2026 yılında lojistik sektörünü derinden etkileyecek olan makroekonomik verileri, teknolojik devrimleri, yeni ticaret koridorlarını ve özellikle Türkiye’nin bu denklemdeki kritik rolünü, mevcut araştırma verileri ışığında derinlemesine incelemektedir.

Raporda, küresel ticaretin %3’ün üzerinde bir büyüme ile toparlanma sürecine girdiği, ancak bu büyümenin homojen olmadığı; gelişmekte olan pazarların ve “Güney-Güney” ticaretinin, geleneksel Batı eksenli rotalara kıyasla daha dinamik bir seyir izlediği tespit edilmiştir. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM/CBAM) mali yükümlülüklerinin 1 Ocak 2026 itibarıyla resmen başlaması, uluslararası ticarette bir paradigma değişimini zorunlu kılmaktadır. Artık lojistik, sadece malın bir noktadan diğerine taşınması değil, bu sürecin karbon ayak izinin maliyetlendirildiği ve raporlandığı bir veri yönetimi süreci haline gelmektedir.

Türkiye özelinde ise 2026, “Demiryolu Reformu”nun sonuçlarının alınmaya başlandığı bir yıldır. Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Hattı’nın tamamlanması, Orta Koridor üzerindeki kapasite artışları ve Kalkınma Yolu Projesi’ndeki somut inşaat adımları, Türkiye’yi sadece bir transit geçiş ülkesi olmaktan çıkarıp, küresel tedarik zincirlerinin “karbonsuzlaştırma” ve “çeşitlendirme” stratejilerinin merkez üssü haline getirmektedir. Ayrıca, “Trump Yolu” (TRIPP) gibi yeni jeopolitik inisiyatiflerin bölgesel denklemi değiştirmesi ve Türk lojistik firmalarının operasyonel yetkinliklerini dijital ikizler ve yapay zeka ile güçlendirmesi, sektörün geleceğini şekillendiren ana unsurlar olarak raporda detaylandırılmıştır.

1.Küresel Makroekonomik Konjonktür ve Ticaret Hacmi Beklentileri (2026)

2026 yılına dair küresel ekonomik görünüm, 2024 ve 2025 yıllarında yaşanan yavaşlamanın ardından bir stabilizasyon ve yeniden yapılanma dönemine işaret etmektedir. Uluslararası finans kuruluşlarının projeksiyonları, lojistik talebini doğrudan belirleyen üretim ve tüketim kalıplarında belirgin bir değişimin yaşanacağını göstermektedir.

1.1. Ekonomik Büyüme ve Ticaret Hacmi Projeksiyonları

Dünya Bankası ve IMF verilerine göre, küresel ekonomik büyümenin 2026 yılında %3,0 ile %3,1 bandında gerçekleşmesi beklenmektedir.¹ Bu oran, pandemiden önceki on yıllık ortalamanın bir miktar altında kalsa da, küresel resesyon endişelerinin yerini “kontrollü büyüme” stratejilerine bıraktığını göstermektedir. Gelişmiş ekonomilerde büyümenin %1,8 seviyelerinde sınırlı kalması beklenirken, gelişmekte olan ekonomilerde bu oranın %4,2 seviyelerine ulaşacağı öngörülmektedir.² Bu asimetrik büyüme tablosu, lojistik akışlarının yönünü değiştirmekte; tüketim mallarının Batı’ya akışında hacimsel bir patlamadan ziyade verimlilik arayışı öne çıkarken, gelişmekte olan pazarlar arasındaki hammadde ve yarı mamul ticaretinde hacimsel artışlar gözlemlenmektedir.

Özellikle Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde büyümenin %4,0 seviyesinde gerçekleşmesi, Çin ekonomisindeki yapısal yavaşlamaya rağmen bölge içi ticaretin (RCEP etkisiyle) canlı kalacağını kanıtlamaktadır.¹ Latin Amerika ve Karayipler bölgesindeki %2,5’lik büyüme beklentisi ve Sahra Altı Afrika’daki %4,2’lik ivme, küresel lojistik devlerinin bu bölgelerdeki liman ve altyapı yatırımlarını artırması gerektiğini işaret etmektedir.¹

Bölge	2025 Büyüme Beklentisi	2026 Büyüme Beklentisi	Lojistik Sektörüne Etkisi
Küresel	%3,0	%3,1	Ticaret hacminde ılımlı artış, navlun fiyatlarında stabilizasyon beklentisi.
Gelişmiş Ekonomiler	%1,7	%1,8	Stok optimizasyonu ve “Just-in-Time” teslimat baskısının artması.
Gelişmekte Olan Ülkeler	%4,2	%4,2	Altyapı projeleri kaynaklı proje kargo taşımacılığında artış.
Doğu Asya & Pasifik	%4,5	%4,0	Bölgesel ticaret anlaşmalarının etkisiyle intra-regional lojistik büyümesi.
Orta Doğu & Kuzey Afrika	%2,7	%3,9	Enerji projeleri ve ekonomik çeşitlendirme kaynaklı lojistik talep artışı.

Bu tablo, Türkiye gibi ihracat odaklı ekonomiler için stratejik bir yol haritası sunmaktadır. Avrupa pazarındaki büyümenin sınırlı kalması (%2,6), Türk ihracatçısının ve lojistikçisinin pazar çeşitlendirmesine gitmesini zorunlu kılmaktadır. Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki büyüme ivmesinin %2,7’den %3,9’a çıkması ¹, Türk lojistik sektörü için güney rotalarının ve Kalkınma Yolu projesinin önemini bir kez daha teyit etmektedir.

1.2. Ticaret Politikaları ve Korumacılık: USMCA ve Ötesi

2026 yılı, küresel ticaret politikalarında belirsizliğin ve yeniden müzakerelerin yılı olacaktır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Meksika ve Kanada arasındaki ticaret anlaşması USMCA’nın gözden geçirme süreci (review clause), Temmuz 2026’da gündeme gelecektir.³ Bu durum, Kuzey Amerika tedarik zincirlerinde geçici bir temkinlilik yaratsa da, “Near-shoring” trendinin güçlenerek devam etmesine neden olacaktır. ABD’nin ithalatı çeşitlendirme stratejisi ve Çin’e olan bağımlılığı azaltma çabaları, Türkiye gibi “dost ülkelerden tedarik” (Friend-shoring) potansiyeli olan ülkeler için ABD pazarında yeni fırsatlar yaratmaktadır.⁴ Türk ihracatçılarının ABD pazarında özellikle otomotiv yan sanayi, makine ve gıda sektörlerinde 2026 hedeflerini büyütmesi, bu hatta yönelik deniz yolu ve hava kargo kapasitelerinin artırılmasını gerektirecektir.

Jeopolitik gerilimlerin ticaret üzerindeki etkisi 2026’da da devam edecektir. Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail-Filistin çatışması ve potansiyel Tayvan gerilimleri, tedarik zinciri yöneticilerini “tek kaynak” bağımlılığından uzaklaştırarak “çoklu tedarik” (multi-sourcing) stratejilerine yöneltmektedir.¹ Bu durum, lojistik sektöründe daha karmaşık, daha esnek ve daha şeffaf ağ tasarımlarını zorunlu kılmaktadır. Lojistik firmaları, müşterilerine sadece taşıma hizmeti değil, aynı zamanda jeopolitik risk danışmanlığı ve alternatif rota planlaması hizmeti sunmak durumunda kalacaktır.

1.3. Enflasyon ve Maliyet Dinamikleri

Küresel enflasyonun 2026 yılında düşüş eğilimini sürdürmesi beklenmektedir. Gelişmiş ekonomilerde enflasyonun merkez bankası hedeflerine (%2) yaklaşması, faiz indirimlerini beraberinde getirecek ve bu da ticaretin finansman maliyetlerini düşürecektir.² Türkiye özelinde ise Orta Vadeli Program (OVP) hedefleri doğrultusunda enflasyonun 2026 yılında %20’nin altına, hatta yıl sonunda %16 seviyelerine inmesi hedeflenmektedir.⁶ Enflasyondaki bu düşüş, lojistik firmaları için fiyatlama davranışlarını daha öngörülebilir hale getirecek, uzun vadeli kontratların yapılmasını kolaylaştıracaktır.

Ancak, işgücü maliyetleri ve enerji fiyatları hala önemli bir maliyet kalemi olmaya devam edecektir. Brent petrol fiyatlarının 2026 yılında varil başına ortalama 65 dolar (Barclays tahmini) ile 80 dolar (Goldman Sachs uzun vadeli trendi) aralığında seyretmesi öngörülmektedir.⁸ Petrol fiyatlarındaki bu nispeten stabil seyir, yakıt maliyetleri açısından yönetilebilir bir tablo sunsa da, asıl maliyet baskısı artan işçilik ücretlerinden ve karbon vergilerinden kaynaklanacaktır.

Lojistikte Teknoloji Devrimi: Yapay Zeka ve Dijital İkizler

2026 yılı, lojistik sektöründe dijitalleşmenin “izleme” aşamasından “karar verme” aşamasına geçtiği bir dönüm noktası olacaktır. Geleneksel lojistik operasyonları, insan odaklı yönetimden veri odaklı otonom yönetime evrilmektedir.

2.1. Yapay Zeka (AI) ile Otonom Lojistik Yönetimi

Lojistik operasyonlarında yapay zeka kullanımı, 2026 itibarıyla rutin görevlerin ötesine geçerek stratejik karar alma süreçlerini devralacaktır. AI sistemleri, “otonom co-pilot” olarak adlandırılan bir yetkinlik seviyesine ulaşarak, tedarik zincirindeki aksamaları insan müdahalesi olmadan çözebilecek yeteneğe kavuşacaktır.¹¹

Dinamik Rota Optimizasyonu: AI algoritmaları, trafik yoğunluğu, hava durumu, liman grevleri veya jeopolitik riskler gibi değişkenleri anlık olarak analiz ederek, sevkiyat rotalarını gerçek zamanlı olarak değiştirebilecektir. Örneğin, Süveyş Kanalı’nda bir tıkanıklık yaşandığında, sistem otomatik olarak Ümit Burnu veya Orta Koridor alternatiflerini maliyet ve süre açısından karşılaştırarak en optimal rotayı seçecek ve ilgili paydaşları bilgilendirecektir.¹¹
Talep Tahmini ve Stok Yönetimi: Makine öğrenimi modelleri, tüketici davranışlarını, mevsimsel etkileri ve ekonomik verileri analizerek %95’in üzerinde doğrulukla talep tahmini yapabilecektir. Bu yetenek, depo maliyetlerini düşürecek ve “yok satma” (stock-out) riskini minimize edecektir.¹²
Otonom Tedarikçi İletişimi: AI, tedarikçilerle otomatik olarak iletişim kurarak sipariş güncellemeleri yapabilecek, teslimat zamanlarını teyit edebilecek ve stok seviyelerini kontrol edebilecektir. Bu durum, operasyonel iş yükünü azaltarak insan kaynağının daha stratejik alanlara yönlendirilmesini sağlayacaktır.

2.2. Dijital İkiz (Digital Twin) Teknolojisinin Yükselişi

2026 yılında lojistik sektöründe “Dijital İkiz” teknolojisinin kullanımı yaygınlaşacaktır. Fiziksel varlıkların (depolar, araç filoları, konteynerler) sanal kopyaları olan dijital ikizler, operasyonel verimliliği artırmak ve riskleri simüle etmek için kullanılacaktır.¹³

Depo Optimizasyonu: Dijital ikizler, depo içindeki ürün akışını, forklift hareketlerini ve personel performansını sanal ortamda simüle ederek darboğazları tespit edecektir. Türkiye’deki lojistik merkezlerinde de kullanılmaya başlanan bu teknoloji, raf diziliminden sipariş toplama rotalarına kadar her aşamada %20’ye varan verimlilik artışı sağlayabilmektedir.¹³
Risk Simülasyonu: Tedarik zinciri yöneticileri, dijital ikizler üzerinde “what-if” (eğer olursa) senaryoları çalıştırarak, olası krizlere karşı hazırlık yapabilecektir. Örneğin, “Kapıkule Sınır Kapısı 2 gün kapanırsa ne olur?” sorusunun cevabı, sanal model üzerinde test edilerek alternatif planlar önceden hazırlanabilecektir.

2.3. Siber Güvenlik ve Kuantum Tehditleri

Teknolojik bağımlılığın artması, siber güvenlik risklerini de beraberinde getirmektedir. 2026 yılı, kuantum bilgisayarların potansiyel tehditlerine karşı “kuantum-dirençli” (quantum-ready) siber güvenlik çözümlerinin tedarik zinciri güvenliğinde tartışılmaya başlandığı bir yıl olacaktır.¹⁶ Lojistik firmaları, sadece fiziksel malları değil, aynı zamanda müşterilerine ait hassas verileri de korumak zorunda kalacak, siber güvenlik yatırımları IT bütçelerinin en büyük kalemi haline gelecektir.

Yeşil Dönüşüm ve Regülasyon Tsunamisi: SKDM 2026

2026 yılı, sürdürülebilirlik kavramının kurumsal sosyal sorumluluk raporlarından çıkıp finansal tablolara doğrudan girdiği yıldır. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı kapsamındaki Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM/CBAM), Türk lojistik ve ihracat sektörü için en kritik gündem maddesidir.

3.1. SKDM Mali Yükümlülüklerinin Başlangıcı

1 Ekim 2023 tarihinde başlayan ve 31 Aralık 2025’e kadar devam eden “geçiş dönemi”nin ardından, 1 Ocak 2026 itibarıyla SKDM’nin “asıl uygulama dönemi” başlayacaktır.¹⁷ Bu tarihten itibaren, AB’ye ihracat yapan firmalar, ürünlerinin içerdiği gömülü karbon emisyonları için mali yükümlülük altına gireceklerdir.

Mekanizma: İthalatçılar, AB Emisyon Ticaret Sistemi’ndeki (ETS) haftalık karbon fiyatlarına endeksli “CBAM Sertifikaları” satın almak zorunda kalacaklardır. Eğer ihracatçı ülke (örneğin Türkiye) kendi içinde bir karbon fiyatlandırma sistemine sahipse ve bu vergi ödenmişse, aradaki fark mahsup edilebilecektir. Türkiye’nin İklim Kanunu ile kendi ETS sistemini kurması ve 2026’da pilot uygulamaya geçmesi beklenmektedir, ancak başlangıçta ücretsiz tahsisatların olması nedeniyle AB’ye ödenecek verginin tamamen sıfırlanması zaman alacaktır.¹⁹
Kapsam: Demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen sektörleri öncelikli kapsamda yer almaktadır. Bu sektörler, Türk ihracatının ve lojistiğinin bel kemiğini oluşturmaktadır. Örneğin, çimento sektöründe karbon maliyetlerinin eklenmesiyle Türkiye’nin AB pazarındaki rekabet avantajının (navlun avantajına rağmen) azalma riski bulunmaktadır.²⁰
Lojistik Sektörüne Etkisi: Lojistik firmaları, taşıdıkları ürünlerin karbon ayak izini hesaplamak ve raporlamak zorunda kalacaklardır. Karbon emisyonu yüksek olan karayolu taşımacılığı, demiryolu ve intermodal taşımacılık karşısında maliyet dezavantajı yaşayacaktır. Bu durum, 2026 yılında demiryolu taşımacılığına olan talebi patlatacak ve “Yeşil Lojistik Belgesi”ne sahip firmaları öne çıkaracaktır.²¹

Jeopolitik Koridor Savaşları ve 2026’nın Kritik Güzergahları

2026 yılı, küresel ticaret haritasının yeniden çizildiği, Doğu-Batı eksenindeki geleneksel rotalara alternatiflerin somutlaştığı bir dönem olacaktır. Türkiye, bu yeni koridorların kesişim noktasında, stratejik önemini ekonomik kazanca dönüştürme fırsatına sahiptir.

4.1. Orta Koridor (Trans-Hazar) ve Kapasite Artışı

Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Kuzey Koridoru’nun devre dışı kalmasıyla önemi artan Orta Koridor, 2026’da “darboğazlarını” aşarak gerçek bir alternatif haline gelmeyi hedeflemektedir.

Hazar Geçişinde Devrim: Orta Koridor’un en zayıf halkası olan Hazar Denizi geçişi, 2026 yılında devreye girecek yeni feribot hatları ile güçlenecektir. Kazakistan’ın Kuryk limanı ile Azerbaycan’ın Alat limanı arasında çalışacak yeni feribot hattı, bir Gürcü şirketi ortaklığıyla işletilecektir. 2026’nın ilk yarısında iki yeni feribotun suya indirilmesi, 2028’e kadar ise filonun 6 gemiye ulaşması planlanmaktadır.²⁴ Bu hamle, Hazar geçişindeki bekleme sürelerini minimize edecek ve taşıma maliyetlerini düşürecektir.
Liman Genişlemeleri: Kazakistan, Hazar Denizi’ndeki liman altyapısını güçlendirmek için tarama ve derinleştirme çalışmalarını sürdürmekte, Mangistau bölgesinde yeni bir liman inşasına 2026’nın ikinci çeyreğinde başlamayı planlamaktadır.²⁵ Bu yatırımlar, Orta Koridor’un yıllık yük taşıma kapasitesini 10 milyon tonun üzerine çıkarma hedefini desteklemektedir.

4.2. “Trump Yolu” (TRIPP) ve Bölgesel Dengeler

2026 yılının en dikkat çekici ve tartışmalı jeopolitik projesi, ABD’nin desteğiyle gündeme gelen ve “Trump Route for International Peace and Prosperity” (TRIPP – Uluslararası Barış ve Refah için Trump Yolu) olarak adlandırılan koridordur.²⁶

Projenin Mahiyeti: Bu proje, Azerbaycan’ın ana karası ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ni (ve dolayısıyla Türkiye’yi) Ermenistan toprakları üzerinden (Syunik bölgesi/Zangezur) birbirine bağlamayı hedefleyen bir ulaştırma koridorudur.
2026 Takvimi: Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve diğer yetkililerin açıklamalarına göre, projenin stratejik çerçeve belgesinin tamamlanmasının ardından, 2026’nın ikinci yarısında fiili inşaat çalışmalarının (özellikle demiryolu ayağının) başlaması öngörülmektedir.²⁸
İşletme Modeli: Projenin inşası ve işletmesi için bir Amerikan-Ermeni ortak girişim şirketi (TRIPP Company) kurulması ve bu şirketin 99 yıllığına (veya yatırımın geri dönüşüne göre 49 yıllığına) imtiyaz hakkına sahip olması planlanmaktadır.³⁰ ABD’nin bu projeye doğrudan müdahil olması, bölgedeki Rus ve İran etkisini dengelemeye yönelik stratejik bir hamle olarak görülmektedir.
Türkiye Açısından Önemi: Eğer hayata geçerse, bu koridor Türkiye’nin Orta Asya ve Çin ile olan bağlantısını kesintisiz hale getirecek, Orta Koridor’un karayolu ve demiryolu ayağını stratejik olarak güçlendirecektir. Türkiye, bu projeyi Orta Koridor’un tamamlayıcı bir parçası olarak görmekte ve desteklemektedir.

4.3. Kalkınma Yolu Projesi (Irak-Türkiye)

Basra Körfezi’ndeki Fav Limanı’nı Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlayacak olan Kalkınma Yolu Projesi için 2026, kritik bir inşaat yılı olacaktır.

İlerleme Durumu: Proje kapsamında Irak tarafında Fav Limanı inşaatı büyük ölçüde tamamlanmış olup, demiryolu ve otoyol hatlarının inşası sürmektedir. Türkiye tarafında ise, projeyi sınıra bağlayacak olan Nusaybin-Cizre-Ovaköy demiryolu hattının ihale süreçlerinin tamamlanarak 2026’da inşaatın hızlanması beklenmektedir.³²
Stratejik Hedef: Süveyş Kanalı’na alternatif oluşturacak bu rota, yüklerin Basra’dan Avrupa’ya ulaşma süresini 25 güne kadar düşürmeyi hedeflemektedir. Türkiye, bu proje ile güney sınırlarını bir lojistik ve sanayi havzasına dönüştürmeyi planlamaktadır.

Türkiye’nin Altyapı Devrimi: Demiryolu ve Lojistik Merkezler

Türkiye, 2026 yılında lojistik altyapısında köklü bir dönüşümü tamamlamayı hedeflemektedir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın “2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı” doğrultusunda, demiryolunun yük taşımacılığındaki payını artırmak öncelikli hedeftir.

5.1. Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Hattı

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ticaretinde hayati bir damar olan Halkalı-Kapıkule Hızlı Tren Hattı projesinde sona yaklaşılmaktadır.

2026 Hedefi: Hattın Çerkezköy-Kapıkule etabının (153 km) inşaatının tamamlanarak 2026 yılı içerisinde hizmete açılması planlanmaktadır.³⁴
Ekonomik Etki: Projenin tamamlanmasıyla birlikte, hat üzerindeki yük taşıma kapasitesi 4 katına çıkacak, yük trenlerinin seyahat süresi 8,5 saatten 3,5 saate düşecektir.³⁶ Bu süre tasarrufu, ihracatçıların pazara erişim hızını artıracak ve lojistik maliyetlerini düşürecektir. Ayrıca, elektrikli tren işletmeciliği sayesinde karbon emisyonlarında sağlanacak düşüş, SKDM vergileri karşısında Türk ihracatçısına rekabet avantajı sağlayacaktır.

5.2. Gebze-Çatalca Demiryolu Projesi

İstanbul Boğazı geçişindeki kapasite sorununu kökten çözecek olan Gebze-Sabiha Gökçen-Yavuz Sultan Selim Köprüsü-İstanbul Havalimanı-Çatalca Demiryolu Hattı projesinin inşasına 2026 yılında başlanması hedeflenmektedir.³³

Önemi: Bu hat, Marmaray’ın yük ve yolcu kapasitesinin yetersiz kaldığı durumlarda, Asya ve Avrupa yakaları arasında kesintisiz ve yüksek kapasiteli bir yük koridoru oluşturacaktır. Özellikle tehlikeli madde taşımacılığı gibi Marmaray’dan geçişi kısıtlı olan yükler için bu hat kritik bir alternatif olacaktır.

5.3. Liman Kapasiteleri ve Mersin Limanı (EMH2)

Türkiye’nin dış ticaretinin %87’sinin denizyolu ile yapıldığı göz önüne alındığında, liman yatırımları büyük önem taşımaktadır.³⁷

Mersin Limanı Genişletme Projesi (EMH2): Doğuş İnşaat tarafından yürütülen ve Mersin Limanı’nın kapasitesini 2,6 milyon TEU’dan 3,6 milyon TEU’ya çıkaracak olan genişletme projesinin (East Med Hub Faz 2) tamamlanmasıyla, 2026 yılında liman, dünyanın en büyük konteyner gemilerini (Megamax) ağırlayabilecek kapasiteye ulaşacaktır.³⁸ Bu yatırım, Mersin’i Doğu Akdeniz’in en stratejik aktarma merkezi haline getirecek ve bölge sanayicisinin lojistik maliyetlerini düşürecektir.

Sektörel Analizler ve Kurumsal Stratejiler

Türkiye’de lojistik sektörü, sadece altyapı ile değil, özel sektörün dinamik yatırımları ile de büyümektedir.

6.1. E-Ticaret Lojistiği ve Depo Yatırımları

Türkiye, e-ticaret lojistiğinde küresel bir oyuncu olma yolunda ilerlemektedir. 2026 yılında Türkiye’nin e-ticaret lojistiği pazar büyüklüğünün 80-105 milyar dolar seviyesine ulaşarak dünyanın en büyük 10 pazarı arasına girmesi beklenmektedir.⁴⁰

Trendyol: Türkiye’nin e-ticaret devi Trendyol, Ankara’da 500 milyon dolarlık bir yatırımla kurduğu devasa veri merkezi ve lojistik üssünün ilk fazını 2026’nın 3. çeyreğinde faaliyete geçirmeyi planlamaktadır.⁴¹ Bu yatırım, şirketin sadece Türkiye içindeki operasyonlarını değil, aynı zamanda Azerbaycan, Körfez ülkeleri ve Doğu Avrupa’ya yönelik “e-ihracat” operasyonlarını da destekleyecektir.
Hepsijet: Doğan Holding bünyesindeki Hepsijet, sürdürülebilirlik hedefleri kapsamında elektrikli araç filosunu genişletmektedir. 2026 yılına kadar filosundaki elektrikli araç sayısını artırarak, şehir içi dağıtımda (last mile) karbon nötr operasyonlara geçişi hızlandıracaktır.⁴³

6.2. Otomotiv Lojistiği ve TOGG Etkisi

Otomotiv sektörü, Türkiye’nin ihracat şampiyonu olmaya devam ederken, 2026 ihracat hedefi 43,7 milyar dolar olarak belirlenmiştir.⁴⁵

TOGG ve Kamu Alımları: Yerli otomobil TOGG’un üretim kapasitesinin artması ve Devlet Malzeme Ofisi’nin (DMO) 2026 yılında 2.250 adet TOGG alımı taahhüdü, yurt içi otomotiv lojistiğinde hareketlilik yaratacaktır.⁴⁶
Batarya Lojistiği: Elektrikli araç üretiminin artmasıyla birlikte, lityum-iyon bataryaların taşınması ve depolanması, özel güvenlik ve ısı kontrolü gerektiren yeni bir lojistik alt sektörü olarak 2026’da öne çıkacaktır.(Hem bizde hem de Dünya ülkelerinde bu konuda ciddi regülasyonlara ihtiyaç var.2026 sonrası Üretmekten daha meşakkatli kısmı sevk etmek kısmı gündemden hiç düşmeyecek gibi görünüyor)

6.3. Soğuk Zincir Lojistiği

Gıda güvenliği ve ilaç lojistiğinin önemi, soğuk zincir yatırımlarını artırmaktadır. Netlog Lojistik gibi sektör liderleri, Türkiye’nin tarım ihracatını desteklemek ve gıda israfını önlemek amacıyla soğuk hava deposu ve frigorifik araç yatırımlarına devam etmektedir.⁴⁷ Küresel soğuk zincir pazarının büyümesine paralel olarak, Türkiye’nin taze meyve-sebze ihracatında hava kargo destekli soğuk zincir çözümleri, özellikle uzak pazarlar (Uzak Doğu, ABD) için kritik önem taşıyacaktır.

Operasyonel Maliyetler ve Ekonomik Göstergeler (2026)

2026 yılında lojistik firmalarının karlılığını ve operasyonel kararlarını etkileyecek temel ekonomik parametreler şunlardır:

7.1. İşgücü Maliyetleri ve Asgari Ücret

Lojistik sektörü, depo operasyonlarından son mil teslimatına kadar emek yoğun bir yapıya sahiptir. 2026 yılı için yapılan ekonomik projeksiyonlar ve enflasyon hedefleri dikkate alındığında, Türkiye’de net asgari ücretin 28.075 TL olarak düşünüldüğünde, gerçek maliyetlerin çok daha fazla olduğu unutulmamalıdır.

Maliyet Etkisi: İşveren maliyetlerinin (SGK primleri dahil) yaklaşık 40.000 TL seviyelerine ulaşması, lojistik firmalarını işçilik maliyetlerini düşürmek için otomasyona yöneltecektir. Depolarda otonom araçlar (AGV), otomatik depolama sistemleri (AS/RS) ve robotik sipariş toplama sistemlerine yapılan yatırımların geri dönüş süresi (ROI) kısalacak, bu da teknoloji yatırımlarını cazip hale getirecektir.

7.2. Akaryakıt ve Navlun Fiyatları

Petrol: Barclays ve Goldman Sachs gibi kuruluşların tahminlerine göre, Brent petrol fiyatlarının 2026 yılında varil başına 65 – 80 dolar aralığında, nispeten ılımlı bir seyir izlemesi beklenmektedir.⁸ Bu durum, akaryakıt maliyetlerinde aşırı bir volatilite yaşanmayacağı, ancak döviz kuruna bağlı olarak TL bazında artışların sürebileceği anlamına gelmektedir.
Navlun: Küresel konteyner navlun endekslerinin 2026’da pandemik zirvelerden uzak, 1300-1500 puan seviyelerinde stabilize olması beklenmektedir. Ancak, karbon vergileri ve “yeşil yakıt” (metanol, LNG vb.) kullanım zorunlulukları, deniz yolu navlunlarına ek maliyetler (ETS sürşarjları) olarak yansıyacaktır.

Sonuç ve Stratejik Öngörüler

2026 yılı, lojistik sektörü için “bekle-gör” döneminin sona erdiği ve “uyum sağla ya da kaybet” döneminin başladığı bir yıldır.

Yeşil Lojistik Artık Bir Seçenek Değil, Zorunluluktur: SKDM’nin mali yükümlülüklerinin başlamasıyla, Türk lojistik firmaları için karbon raporlaması yapmak, finansal raporlama kadar hayati hale gelecektir. Demiryolu ve intermodal taşımacılık yeteneği olan firmalar, AB pazarında büyük bir rekabet avantajı elde edecektir.
Türkiye’nin “Hub” Statüsü Güçleniyor: Halkalı-Kapıkule hattının tamamlanması, Mersin Limanı’nın genişlemesi ve Orta Koridor/Trump Yolu projelerindeki ilerlemeler, Türkiye’nin küresel lojistik ağındaki merkezi konumunu pekiştirmektedir. Türkiye, sadece doğu-batı değil, kuzey-güney ekseninde de (Kalkınma Yolu ile) vazgeçilmez bir transit ülke olma yolundadır.
Teknoloji Yatırımı Rekabetin Anahtarıdır: Artan işçilik maliyetleri ve karmaşıklaşan tedarik zincirleri karşısında, yapay zeka destekli karar alma sistemlerine ve depo otomasyonuna yatırım yapmayan firmaların kar marjları eriyecektir. 2026, dijital dönüşümü tamamlayanların pazar payını artırdığı bir yıl olacaktır.

Özetle, 2026 yılı Türkiye ve dünya lojistik sektörü için zorluklarla (regülasyonlar, maliyetler) dolu olsa da, hazırlıklı olanlar için tarihi fırsatlar barındıran bir “kırılma ve yükseliş” yılı olacaktır.